Akşener: Hatay’dan başlayarak Türkiye’nin her yerinde yabancılara konut satışı durdurulmalı
KahramanmaraşKent merkezinde meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki deprem 11 ilde yıkıma yol açarken, 42 binden fazla kişinin ölümüne neden oldu.
AKŞENER DEMOGRAFİK HUSUSLARA İMZA VERDİ
Bölgede yaptığı incelemelerin ardından bugün partisinin kümelenme toplantısına katılan UYGUN Partisi Genel Başkanı Meral Akşener, bu felaketin yol açabileceği demografik sorunlara dikkat çekti ve hükümete dikkat çekme çağrısında bulundu. Akşener, “Köylerin boşaltılması sadece demografik değişime değil, terör örgütlerine ve yeni alanların açılmasına da neden olabilir. Bu nedenle Hatay’dan başlayarak Türkiye’de yabancılara konut satışının durdurulması çağrımı yineliyorum. Yapamayanlar için söylüyorum.” Bu çağrının ne anlama geldiğini anlamak için “Bu sorunu bizzat dile getirenlerin olduğunu kimse unutmasın. Amacımız hiçbir vatandaşın evine, vatanına dönme hakkının kaybolmamasını sağlamaktır” dedi.
“TÜRKİYE’NİN KULAKLARINDA ÇINLANAN ÇATLAKILARI ASLA UNUTMAYACAĞIZ”
Akşener’in konuşmasından satır başları şöyle; “Yakın tarihimizin en büyük acısını yaşıyoruz. Ancak tüm acılarımıza rağmen her zaman olduğu gibi yan yanayız. Ve bu yarayı her zaman birlikte saracağımızın da bilincindeyiz. Çünkü ne olursa olsun bizim kardeşliğimiz var. Dayanışma Vardır Zor Günlerde Beraberiz Çarpan, Sarsmayan, Vazgeçmeyen Kalplerimiz Var Dünde Böyleydi Hamdolsun Bugünde Böyledir Ve Bundan Sonrada Olacağına İnanıyorum. yarın da böyle kalsın.Yaşadığımız bu felaketin izleri elbette ne hafızamızda kalacak ne de yaşamla ölüm arasındaki o ince çizgiyi, ülkemizi boğan o büyük acıyı, kulaklarda çınlayan o haykırışları asla unutmayacağız. tüm türkiye.
“ASLA UNUTMAYACAĞIZ”
Altına kaç canın, kaç hayalin, moloz yığınlarının gömüldüğünü unutmayacağız. Niyetimiz temiz uyuduğumuz bir gecede çamurların sıçradığı o karanlık sabahı unutmayacağız. Seslerini duyuramayan evlatlarımızı, annelerimizi, babalarımızı ve kardeşlerimizi unutmayacağız! Diğerleri unutabilir. Dünü unutmadık, bugünü de unutmayacağız. Ve asla unutmayacağız! Acının asıl sahibi elbette depremin olduğu il, mahalle ve köyde yaşayan vatandaşlarımızdır.
“99 DEPREMİNİ YAŞAYAN VE YAKINLARINI KAYBEDEN BİRİYİM”
Binlerce ailemiz hayatını kaybetti. Evlerini, işlerini, birikimlerini kaybettiler. Anıları, hatıraları var. Kaybedilen çok şey var… Bu vesileyle; Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Yüce Allah’tan rahmet, ailelerine ve sevenlerine sabırlar diliyorum. Allah ailesiz kalan evlatlarımızı korusun. Çadırlarda kalan depremzedelerimize Allah dayanma gücü versin. Yaralarımızı sarmak için ter döken memurlarımıza, gönüllülerimize Allah güç kuvvet versin. Yaralı vatandaşlarımıza bir an önce şifalar diliyorum. Hepimizin başı sağolsun, geçmiş olsun hepimize. 1999 depremini bizzat yaşamış ve yakınlarını kaybetmiş bir insanım. O yüzden deprem gerçeğiyle yüzleşmenin ne demek olduğunu çok iyi biliyorum. 99 beyin sarsıntısı hepimize çok şey öğretti. Örneğin bunlardan biri; ilk 72 saatin değeriydi. Arama kurtarma operasyonlarının yapıldığı yerlerde ayak altında yürümemek, oradaki işlerde sert davranmamak çok değerli. Çünkü ilk 72 saatte en büyük ihtiyaç; Enkaz altında kalan vatandaşlarımızı kurtarmak ve bölgeye gerekli takviyeyi en kısa sürede sağlamak. İşte tam da bu yüzden afeti öğrenir öğrenmez Afet Uyum Merkezimizi kurduk ve parti olarak seferber olduk. Milletvekillerimizi, genel başkan yardımcılarımızı, gençlik kollarımızı, teşkilat mensuplarımızı, gönüllülerimizi seferber ettik. Bölgedeki eksikliklerin, taleplerin ve ihtiyaçların tespit edilmesinin yanı sıra arama kurtarma faaliyetlerine yardımcı olmaları için 10 ilimize gönderdik. UYGUN Parti olarak bu süreçte bir sivil toplum kuruluşu olarak çalıştık. Milletimizin içine düştüğü ateşi söndürmeye çalıştık.
SEFERBERLİK ÇAĞRISI
Vatandaşlarımızla hep birlikte yaralara merhem olmak için hep birlikte çalıştık. Bu vesileyle; Deprem olur olmaz seferberlik davetine icabet eden parti yöneticilerimize, milletvekillerimize, il ve ilçe başkanlarımıza, teşkilat mensuplarımıza ve üyelerimize bir kez daha teşekkür ediyorum. Belli oldu, dikkat etmişsinizdir: Bugün salonda gençlik kollarımız yok. ‘Bu ateş sönene kadar biz hep buradayız’ dediler. Ve hala bölgedeler. Bu nedenle gençlik kollarımızdaki tüm çocuklarıma teşekkür ediyorum. Gece gündüz demeden, uyumadan, dinlenmeden milletimiz için çalıştılar. GÜZEL Parti’ye üye olmanın ne demek olduğunu herkese gösterdiler. göstermeye devam ediyorlar. Onlarla gurur duyuyorum. onlar var.
“ÖRGÜTSEL KRİZ VATANDAŞIMIZI YIKTI”
Ayrıca depremin ilk gününden bu yana elinden gelenin en iyisini yapmak için çalışan her bir vatandaşımıza, sivil toplum kuruluşuna, gönüllüye, genci yaşlıya, erkeğe ve kadına minnettarız; Tanrı her birinizi kutsasın. Ben de 72 saat sonra sarsıntı bölgesindeydim. Yaralılarımızı ziyaret ettim, yakınlarını, yakınlarını ve sevdiklerini kaybedenlere başsağlığı diledim. Sahada yapılan çalışmaları gördüm. Depremzedelerimizin taleplerini dinledim. Özellikle ilk 3 gün bölgede yaşanan teşkilat krizi vatandaşlarımızı en çok yaralayan konuların başında geldi. 5. günde bile arama kurtarmanın ulaşamadığı enkazlar vardı. O enkazların başında binlerce insanımız enkaz altında gün geçtikçe azalan yakınlarının seslerine kulak verdi. Oğullarını çıkarmak umuduyla günlerce beklediler. Bazıları oğullarının sesini duydu. Enkazın altındayken onunla konuştu. Elleriyle yüzlerce kilo betonu kaldırmaya çalıştı. Ancak beklediği yardım gelmemişti. Acısına bir de bu çaresizliğin acısı eklendi. Enkaz altından sağ kurtulan vatandaşlarımızın da sıkıntısı farklıydı. Cenazesi için kefen bile bulamayan insanlarımız oldu. Depremin 7. gününde bile çadır bekleyen aileler oldu.
“İMAR AFFİ ÇÖZÜM DEĞİL, ÖLÜM EŞİTLİĞİDİR”
Dondurucu soğukta barınma, ısınma ve hijyen ihtiyaçlarını karşılayamayan, günlerce tuvalet sorunuyla boğuşan vatandaşlarımız oldu. ez cümle; 1999 depreminden 24 yıl sonra, 6 Şubat depremi gerçeğiyle sadece yüzleşmedik. 24 yıl sonra aslında ders alınmadığı gerçeğiyle yüzleştik. Sadece beton blokların değil, ahlakın da çürüdüğü gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bina kontrol sisteminin çalışmadığı gerçeğiyle karşılaştık. Kiranın, hırsızlığın, yolsuzluğun, acının tarifiyle yüzleştik. İmar affının bir tahlil değil, tam tersine bir ölüm fermanı olduğu gerçeğiyle karşı karşıya kaldık. Dikkatsizlikle, beceriksizlikle, beceriksizlikle karşı karşıya kaldık.
“HİÇ KİMSE SORUMLULUK ALMAZ”
Örneğin; Depremin ertesi günü birçok ilimizden, haberler alamadığınızda bile; Türk Kızılayı Genel Başkanı; “Ulaşılamayan nokta yoktur” diyerek kendini bile ikna edemediği yalanına maruz kalmış oluyoruz. Örneğin; vatandaşlarımızdan biri; “Yardım edin vinç gelsin, ekip gelsin” diye feryat etti; Yas tutan babanın yüzüne bile bakmadan telefonuyla oynayan eski bir bakanın cehaletine tanık oluyoruz. Örneğin; Binlerce insanımız enkaz altında can verirken, Hazine ve Maliye Bakanı; Tek zulüm olarak gördüğü, sosyal medyadaki haberlerinde, kamera kadrajına girme peşinde eski başbakana omuz attığı büyük bir rezalet izliyoruz. Gücün sadece karar verici değil, aynı zamanda sorumluluk makamı olduğu da ortaya çıktı. Ancak AK Parti iktidarında kimse sorumluluk almıyor. Kimse sorumlu değil. Allah’ın kulu bile istifa etmez. Ne söyleyebilirim. Yazıklar olsun sana. Onlar utanmıyor ama ben utanıyorum. İsimlerinden utanıyorum. Bu anlamsızlıktan utanıyorum. Bu yüzsüzlükten utanıyorum. Bu kibirden utanıyorum. Vatandaşını en zor anında yalnız ve çaresiz bırakan bu beceriksizlikten utanıyorum! Aziz milletim; Tüm bu anlamsız, yüzsüz ve yakışıksız açıklamalara neden maruz kaldığımızı biliyor musunuz? Ama sadece, kriz üreten, felaket üreten; Tek adam sistemi yüzünden. *Aslında bu canavarca sistemin tek adamı Sayın Erdoğan; Tüm süreç boyunca, her zaman olduğu gibi, büyük bir sorumsuzluk içindeydi, sınırsız yetkiye sahipti… Unutmayın; 2020 yılındaki Elazığ depreminde iban numarası paylaşılarak; Bu tür afetler bizim için büyük bir imtihandır” dedi. Hatırlamak; 2021 yılında Rize’de yaşanan sel felaketinin ardından vatandaşlarımıza keyif çayı dağıtıldı. Hatırlamak; 2022 yılında Marmaris’te çıkan orman yangını mağdurlarına; Çay paketlerini fırlattı. Yıl 2023… Ders aldı mı diye sorduk. düşünürken; Bu kez depremden bir buçuk gün sonra ilk televizyon yayınında; Günü gelince şu an elimizdeki defteri açacağız” diyerek milletimizi tehdit etti. Enkaz altında kalan halkımızın bildirdiğini, hükümetin yapamadığını yaparak; Organize bir şekilde yardım istediği sosyal medyaya kısıtlamalar getirdi.
“Yüzyılın felaketini gizleyemediler”
16 günlük felaketin ardından net ve net bir şekilde gördüğümüz bir gerçek var. Biz millet olarak canımızdan endişe ederken, iktidar medyası her zamanki gibi propagandasından endişeliydi… Ancak tüm çabalarına rağmen; gerçekleri bir daha bükemediler, bir daha değiştiremediler. Kampanya görüntüleri çektiler. Yasaklar getirdiler. Evlere polis gönderdiler. Ancak yüzyılın felaketine yüzyılın başkanının ve yüzyılın sisteminin sebep olduğu sözünü ona saklayamadılar. Meğer DÜZGÜN Parti olarak kurulduğumuz günden beri beyin sarsıntısı tehlikesine dikkat çekiyoruz. İstanbul’dan Kahramanmaraş’a kadar deprem riskinin olduğu tüm illerimizde milletvekillerimiz ve il başkanlarımız hükümeti sarsıntılara karşı uyardı. Sarsıntı Vergisinin akıbetinden, afet toplanma alanlarının kademeli olarak azaltılmasına kadar pek çok konuyu gündeme getirdik. ‘Deprem değil, ihmal öldürür’ dedik ama dinlemediler. Çabucak her meclis grubu konuşmamızda liyakatın değerinden bahsettik ama onlar duymadı. Bu ülkenin canını emanet ettiği AFAD gibi bir kurumda liyakat umurlarında değildi. Önlerine konulan sayfalarca analiz ve rapordaki gerçekleri görmezden geldiler. Kendilerinin bile inanmadıkları tribün egzersizleri yaptılar, ders almadılar. SMS göndermekten bile aciz olduklarını görmelerine rağmen telekomünikasyon sorunlarını çözmediler. Ve sonuç olarak, yüzyılımızın en beceriksiz ve zayıf hükümetiyle, yüzyılımızın en büyük şokuna yakalandık.
GÖÇ SORUNU
Yaşadığımız bu büyük felaketin ekonomik, manevi, sosyolojik ve demografik birçok etkisi olacaktır. Geçen hafta özellikle bir konuya dikkat çektim. Deprem bölgesindeki göç hareketliliği büyük bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. 2,5 milyonu aşkın vatandaşımızın tahliye yoluyla ve kendi imkanlarıyla bölgeyi terk ettiği tahmin ediliyor.
Bu durum, mevcut mülteci sorunu ile birlikte değerlendirildiğinde, gelecekte bölge insanlarımız için demografik değişim tehlikesini ortaya koymaktadır. Nüfusumuzun yüzde 16’sını oluşturan deprem bölgesinde yaklaşık 1 milyon 700 bin Suriyeli mülteci bulunuyor. Göçün yoğun olduğu illerimizdeki boş alanlar dışında bu sorun, göçün yaşandığı Mersin ve diğer illerimizde hayatı giderek daha olumsuz etkileyecektir.
Köylerin boşaltılması sadece demografik bir değişikliğe neden olmakla kalmayıp terör örgütlerinin yeni alanlar açmasına da neden olabilir. Bu nedenle başta Hatay olmak üzere Türkiye’de yabancılara konut satışının durdurulması çağrımı yineliyorum. Bu çağrının ne anlama geldiğini anlayamayanların, bu sorunu bizzat gündeme getirenler olduğunu kimse unutmasın. Amacımız hiçbir vatandaşın evine, vatanına dönme hakkının kaybolmamasını sağlamaktır. Çünkü kadim devlet geleneğimizde devleti yönetenler, sınırlarda güvenliği, içeride huzuru sağlamakla yükümlüdür. Çünkü hudut güvenliği ve milletin huzuru vatanın bekası için vazgeçilmezdir. Ancak ne yazık ki Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının böyle bir derdinin olmadığını biliyoruz. Bu nedenle burada uyarmak istiyorum; Özellikle bölge insanımızın mal varlığına sahip çıkabilmesi için yasal çerçevenin oluşturulması ve bilinçlendirme çalışmalarının bir an önce düzenlenmesi gerekmektedir.
“MÜLTECİLERİ GERİ GÖNDERMEYE DAVET EDİYORUM”
Evet, şehirlerimizi yeniden onaracağız. Bunu yaparken de yeni usulsüzlüklere ve çarpıklıklara izin vermeyeceğiz. Ama şimdi mülteci sorununu çözme zamanı. Buradan hükümeti, başlayacak yeni inşa süreci kapsamında mültecileri ülkelerine geri göndermeye, bunun için gerekli adımları atmaya ve diplomatik müzakereleri bir an önce başlatmaya davet ediyorum. En kısa zamanda bu konuyu görüşmek üzere TBMM’yi arayacağız. Sayın Erdoğan’ın inadı devam ederse bu vesileyle bir önceki çağrımı yineliyorum. Milletimiz için, devletimiz için bu görüşmeleri yapmaya, bu sorunu çözmeye hazırım. Hazırız.”